Merhaba, uzun süredir bir dizi hakkında inceleme yazmıyordum taa ki Prens’i görene kadar. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum, saçma sapan diziler arasında ışıldıyor adeta. Biraz tempo düşer gibi oldu fakat inanılmaz bir bölüm ile sezona elveda dediler. Bir absürt komedi dizisinde dram, aksiyon ve fazlasıyla şaşırtan bir hikaye işlemek hiç kolay değil. Harikaydı.

Bütün sezon boyunca Hasharia ile mektuplaştığını zanneden ama aslında Prens ile mektuplaşan, sadece satırlardaki cümleler sayesinde bile Hasharia’ya aşık olan Philippe diziye harika bir giriş yapmıştı. Saksonya Dükü Philippe sayesinde Macarlar karşısında zafer kazanan Bongomia’lılar için artık tek odaklanmaları gereken nokta Philippe ve Hasharia’nın düğünüdür.

Her şeyden önce Giray Altınok ve Derya Pınar Ak’ın bizlere muhteşem bir abi – kardeş ilişkisi izlettiklerini düşünüyorum. Prens ve Hasharia arasındaki ilişkiye bayılıyorum. Birbirlerine ne kadar zıt olsalar da Prens ve Hasharia arasında bağ gerçekten inanılmaz içten. Hasharia’nın kendi ayakları üstünde durması, aileye olan bağlılığı ve yeri gelince herkese rest çekmesi tam bir Arya Stark havası veriyor ve bunu çok seviyorum. Derya Pınar Ak iyi ki Hasharia olmuş, onun yerine başkasını düşünemiyorum.

Büyücünün bahsettiği kehanet yüzünden karnındaki bebeği ile sarayı terk etmek zorunda kalan Anarkhia’nın aslında sadece bir yalan yüzünden hayatını tehlikeye atması çok üzücü oldu. Aslı Tandoğan’ı bu sezon biraz daha fazla izlemek isterdim ama kadronun genişlemesinden dolayı Anarhika’yı daha az görmemiz çok normal.

Sanırım bu sezonun en sürpriz isimlerinden biri Ebru Şahin oldu… Anarhika’nın sarayı terk etmesi üzerine onun peşinden giden Thenio’nun yolu ormanda Csillia ile kesişir. Diziye bir sütçü olarak giren ve Thenio tarafından korunan Csillia’nın hikayesinin çok daha derin olduğunu tahmin ediyordum ama hikayenin bu kadar güzel bir şekilde bağlanacağı aklımın ucundan geçmezdi. Karakter hakkında çok fazla eleştiri okudum ama bence Csillia’nın hikayesini çok güzel anlattıkları için dizide yerini sağlamlaştırdığını düşünüyorum. Ebru Şahin’in sıradan bir karakter olarak diziye gireceğini düşünmemiştim zaten.

Bu sezonun en manipülatör, sempatik ve hikayenin seyrini değiştiren karakterlerden biri olan Van Dijk’ı Çağlar Ertuğrul muhteşem canlandırdı. Kuzeyden gelen mektup üzerine Bongomia’lılar ile yolu kesişen kaptanın tek hedefi kuzeye gitmektir ama tabi bunun için prens’i manipüle etmesi gerekiyordu, onun için bu çocuk oyuncağı oldu tabi. Çağlar Ertuğrul diziye çok renk kattı kesinlikle. İyi bir oyuncu olabilirsiniz ama kendinize yakışan bir karakteri seçmek kolay değil. Kendisinin çok doğru bir seçim yaptığını düşünüyorum. Dizilerde en beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan ve hikayenin gidişatını değiştiren karakterler vardır. Van Dijk tam da böyle bir karakter oldu, çok sevdim kendisini.

Dizinin elçisi olan Sangu ile Elçin Sangu’nun kısa ama çok tatlı bir sahnesi vardı. Yeni sezonda kadınların ön planda olacağı belli olan bu hikayede Elçin Sangu’yu görmeyi çok isterim. Komediye çok yakışan bir oyuncu, umarım kendisini sadece bu sahnede görmüş olmayız. İray ve Sangu’nun hikayesi diziye renk katacaktır kesinlikle.

Bir kaosun içinde büyüyen Hasharia, Philippe’nin ailesiyle tanışınca ailenin içinde bir huzur olduğunu görmesi ve belki de yıllar sonra huzurun nasıl bir şey olduğunu anlaması çok tatlı bir sahneydi. Derya Pınar Ak 3391 km filminin çekimlerinde olduğu için bu sezon sahnesi biraz azaldı ama ben Hasharia’yı izlemeye doyamadım. Çok tatlı bir karakter, keşke bu huzuru bulabilseydi. Dizide mutluluğu en çok hak eden kişilerin başında geliyor Hasharia.

Game of Thrones izlemiş bir nesil olarak zaten düğün sahnelerinden bir travmamız varken Philippe ve Hasharia’nın düğününde olanlardan sonra Prens’in sadece bir komedi dizisi olmadığını hepimiz anlamış olduk. İnanılmaz bir bölümdü, bizi sürekli güldüren bir dizinin bu kadar şok edeceği kimin aklına gelirdi? Giray Altınok ve Kerem Özdoğan bizi mahvettiniz. Son yılların yazılmış en efsane bölümlerinden biri oldu kesinlikle. Ağzından hiç seni seviyorum cümlesi çıkmayan Hasharia’nın böyle bir günde seni seviyorum demesi hepimizi çok üzdü çok.

Dizide tek içime sinmeyen nokta düğün sonrası yaşananlardan sonra komedi dozunun biraz fazla olmasıydı sanırım. Böyle bir olaydan sonra aile içinde daha ciddi bir atmosfer izlemek isterdim.

Serdar Orçin’in harika bir şekildiği canlandırdığı Kalesh son zamanlarda gördüğüm izlemesi en keyifli karakterlerden biri olabilir. Tamamen övmek için söylüyorum bir insana sahtekarlık, iki yüzlülük, çıkarcılık yapan bir karakteri oynamak bu kadar mı yakışır ya? Satranç oynar gibi yaptığı hamleleri ile bütün herkesin kaderini değiştirdi. Serdar Orçin şahane bir oyuncu.

“Dört kadına kalacak. Soy, taht, güç, taç.”

Gelelim o muhteşem sezon finaline… Ortaya çıkan sırlar, beklenmedik ittifaklar, yapılmış harika planlar ve yeni bir hikayenin altyapısının hazırlanmasına bayıldım. Ayrıca sezon finalini gözlerim dolu şekilde izledim, ne güzel yazılmış ve çekilmiş sahnelerdi öyle. Yeni sezonu iple çekiyorum, bir komedi dizisinde bu kadar şaşırtan unsur olması inanılmaz iyi ve belki de dizinin izlediğimiz en ciddi bölümüydü. Çok beğendim. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum, bu kadar saçma sapan diziler içinde bize bu harika hikayeyi izlettiğiniz için size minnettarım. Yeni yazılarda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın.

Yorum yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir