Herkese selam arkadaşlar, bugün bu hikayede son inceleme yazımı yazacağım. Biraz tuhaf hissediyorum açıkçası..
Ateş ve Leyla ilk kez çocuklar olmadan bir güne başladılar ve bunun eksikliği hemen fark edildi. Çocukların evde attığı her adımın onlar için çok büyük önemi var, bunu görmemek imkansızdı.
Çocukların velayeti artık Ateş’te olmasa bile, abileri olduğu için çocukları görmek onun en büyük hakkıydı. Fakat burada Ilgaz, Berit ve Aydos’un mutlu görünme çabaları tamamen kendilerini kandırmaktan başka bir şey değildi. Ateş’e olan kızgınlığını bir maske takarak kapatmaya çalışıyorlardı. Çocukların velayetleri başkasında olsa bile, kalpleri her zaman Ateş için atıyordu.
Adeta satranç maçı gibi ilerleyen Füsun ve Leyla’nın mücadelesinde bu kez Leyla’nın hırsızlık konusunu dile getirmesi çok güzeldi. Her fırsatta herkesi tehdit eden Füsun’a birisinin böyle bir cevap vermesi gerekiyordu, onu da Leyla yaptı.
Eve yeni gelen bakıcının katı kurallarına Ilgaz’ın karşı çıkması tam da Ilgaz’a yakışır bir hareketti. Bu kızın ilk bölümden beri herkese cevabını vermesini çok seviyorum. Hele ki konu kardeşleri olunca bambaşka birine dönüşüyor. Kardeşlerine hem küçük yaşta hem abla, hem anne oldu. Harika bir karakter.
Bir selfie meselesi. Kerem Bürsin ve Hafsanur Sancaktutan’ın muhteşem partnerliğini çok özleyeceğim, insanlar dizinin kıymetini anlamadı ama biz bu ikiliyi ve hikayeyi izlerken hep iyi ki izliyoruz dedik. Sizleri özleyeceğiz.
Gerçekten muhteşem bir karakter gelişimi… Arven ilk bölümlerde sadece gözleri ile bile inanılmaz oynarken, oyuna sonradan dahil olup galibiyeti getiren oyuncu gibi diziye inanılmaz bir renk kattı. Arven’in olduğu her sahneden hep keyif aldım, muhteşem bir oyuncu. Dizi sırasında rolden çıkıp Kerem Bürsin’i sürekli öpmesi de ayrı güzel detay. 🙂
Yeni gelen bakıcı yüzünden artık masallardan bile sıkılan Berit’in, Leyla’nın onlara öğrettiği gölge oyununu oynamak istemesi çok güzeldi. Bu çocukların tek istediği şey şefkat ve bu şefkati Ateş ve Leyla çok güzel verdi. Umut her şeyin paradan ibaret olduğunu zannettiği için hiçbir zaman iyi bir abi olamayacak maalesef.
“Çocukları çok sevdim…”
Ateş’in artık bu itirafı sonrası anladık ki kardeşleriyle gerçekten bir elmanın iki yarısı gibi oldular. Babasının kendisine bir yük bıraktığı zannetse de, Ateş yıllardır aradığı ailesini bulmuş oldu. Bu sahnede görmüş olduk ki Kerem Bürsin’i artık dram ağırlıklı dizilerde görmeliyiz. Çok yakışıyor bu sahnelere.
Füsun’un hırsızlık yaptığını ortaya çıkaran kişilerin Ilgaz ve Barış olması muhteşem değil miydi? Tam bir suç ortağı oldular. Barış, Ilgaz’ın asi tavırlarını baskılıyor ve muhteşem bir ilişki ortaya çıktı. Keşke Barış bu hikayede daha erken ön plana çıksaydı, bulunduğu her sahne çok güzeldi.
Benim son bölümlerde en çok hoşuma giden şeylerden biri Bige karakterinin inanılmaz iyi yazılması. Hiç aşk üçgenine girmeden, gerçekleri ortaya çıkaran, zekasını konuşturan bir Bige’yi izlemek epey keyifliydi benim için. Olması gereken de buydu zaten. Bu sahnede Ateş’in annesine olan saygısını ve hayranlığını belirtmesi de ayrı güzeldi. İlk bölümlerdeki Bige’den eser yok, çok doğru bir karakter evrimi izledik diye düşünüyorum.
Umut’un küçükken ailesinden şefkat görmemesine üzülüyordum, Bige ile birbirlerini iyileştirirler diye düşünüyordum fakat bu bölümde yaptıklarından sonra Bige’nin kendi ayakları üstünde durmasına sevindim. Umut, kendi kararlarını veremeyen, başkasına bağlı hareket eden güçsüz bir karakter. Her bölüm bu karakterin değişimini umut ettim ama düzelmez maalesef.
Bu sahnede Ateş sonuna kadar haklıydı. Tasarım konusu asla ertelenmeyecek kadar önemli bir konuydu ve Ateş’in sabrı taşırdı. Leyla ilk fırsatta Ateş’e bunu söyleseydi zaten Ateş ile çok güzel plan yaparlardı ve ilişkileri tehlikesiz bir şekilde ilerlerdi diye düşünüyorum.
Bazı karakterlerin, karakter gelişimine ihtiyacı yoktur çünkü onlar daha ilk baştan muhteşem bir şekilde yazılmıştır. İlter buna en güzel örnek diyebiliriz. Yeri gelince ailenin iyiliği için Ateş’i bile umursamıyor, muhteşem bir karakter. Bu sahnede İlter Ateş’e çocuklar sizi kahramanı olarak görüyor dedi. Bunu üzerine Ateş’in İlter’e sen de benim hep kahramanımsın İlter demesi çok duygusal bir sahneydi. İlter Ateş’in babası, arkadaşı, can dostu kısacası her şeyi oldu. Keşke onun geçmişini biraz daha izleyebilseydik. Eğer bir cast direktörü olsaydım Kerem Bürsin’in olduğu her diziye Şerif Erol’u hemen yazardım. Aralarındaki uyum çok özel.
Ateş her şeyi geride bırakıp şirketi Umut’a devretme kararı aldıktan sonra Ateş ile Umut’un kardeşlik duygusunun ağır basıp Füsun’un yenildiğini görmek beni mutlu etmişti ta ki sonradan olanları görene kadar. Umut asla Ateş’i hak etmiyor.
Farkındaysanız Barış hariç çetedeki kimseden bahsetmedim. Final bölümünde çetenin saçma sahneleri yerine Leyla ve annesinin kavuşma annesinin daha uzun ve anlamlı olmasını isterdim. Hafsanur Sancaktutan ve Esra Kızıldoğan bu kadar kısa süre içerisinde muhteşem bir performans çıkardılar. En çok onlara üzülüyorum. Çetenin saçma ve anlamsız sahneleri olmasaydı bu kavuşma sahnesi çok daha güzel olurdu. Mesela duygusal bir müzik çalmasını bekledim, o da çalmadı. Bu konuda biraz kızgınım açıkçası.
Ateş’in veda sahnesinde anladık ki Umut ne kadar çabalarsa çabalasın, çocukların kalplerindeki Ateş sevgisi çok başka bir boyut. Sevgi parayla alınan bir şey değil, çok daha derin bir şey.
Veda anlarında sarılırken insan hep en sevdiğini hep en sona bırakır. Ateş de İlter’e bunu yaptı. Ona can yoldaşım diyerek veda etti. Fakat İlter ise bunu veda olarak kabul edemiyorum diyerek hepimizin iç sesi oldu. Ateş’in bu sahnede Barış’a Ilgaz zor biri, kolay gelsin sana demesi Ilgaz’ı ne kadar iyi tanıdığını bir kez daha gösterdi. Ilgaz ve Barış birbirini dengeleyen muhteşem bir çift ve eminim Ilgaz şu an yine isyan ediyordur, Barış ise sakin kalmaya devam ediyordur… 🙂
Ilgaz’ın, Umut ve Füsun’un yaptıklarını öğrenmesi ve bunu anında Ateş ve Barış’a söylemesi çok iyi oldu. İşte tam bu sahnede Umut karakterinden beklentim kalmadığı bir andı. Asla hiçbir Ateş gibi olamayacak, herkesin travması vardır ama önemli olan bunu sevgiye dönüştürebilmektir, bunu da Ateş çok güzel bir şekilde yaptı.
Her şeyin bittiği anda Ateş son kez Arcalı olarak kral gibi mahkeme salonuna giriş yapması muhteşemdi. Umut’un yolsuzlukları, Füsun’un hırsızlıkları gibi her şeyi belgelerle kanıtlayarak kardeşlerini olan o muhteşem sevgisini bir kez daha gösterdi.
Zekası ile her zaman farkını ortaya koyan Ateş, havalimanından geri dönmüş ve kısa süre içerisinde yönetim kurulunu toplayarak harika bir plan yaptı ve Füsun ve Umut’un eline hiçbir koz vermedi. Nihayet kötülerin kaybettiğini gördük, Ateş’e yakışır bir hareketti. Tek içimde kalan keşke Yakup da hak ettiği cezayı çekseydi, korkunç kötü bir adamın bir anda meleğe dönüşüp aile kurması bana inandırıcı gelmedi.
Son sahnede karakterleri değil, oyuncuların gerçek hallerini izledik. “Gamsız Hayat” benim çok sevdiğim bir şarkıdır ve her dinlediğimde tüylerim diken diken olur. Son sahneye bu şarkıyı koymak muhteşem bir kapanıştı. Hoşça kal Ya Çok Seversen, benim güzel dizim. Bana hissettirdiği her güzel duygu için bütün ekibe teşekkür ederim, yeni projelerde ve yeni yazılarda görüşmek üzere! 🙂
Yorum yok